KIZIMA MASALLAR

KIZIMA MASALLAR
KIZIM VE MASALLAR

YAŞAMA DAİR

YAŞAMA DAİR
DÜNE,BUGÜNE VE YARINA DAİR

EL EMEĞİ

EL EMEĞİ
PEÇETE HALKALARI,OYUNCAK,YASTIK

MİMLER VE DİĞERLERİ

MİMLER  VE DİĞERLERİ
BLOGLAR ARASI İLİŞKİLER

SUSKUN

5/23/2014

Sevgili dostum,
Arkadaşım,
Kardeşim,
Geçmişim,
Ne kadar uzun zaman oldu konuşmayalı hatırlıyor musun?
Hatırlıyor musun?
Benim hatıramda en az 11- 12 yıl öncesi bir konuşma kalmış..
Sahilde sen ve ben uzun uzun konuşmuştuk,
Aşktan,
İnsanlardan, hayatımızdakilerden,
Biraz kendimizden..
Ama yine de eksikti..
Yine de eksik..
Ve yıllar boyu uzak çok uzak kaldık birbirimizden kendimizden.

Geçmişim, çocukluğum,kıskançlıklarım,öfkem....
Bu uzaklık bazen içimi deliyor.


HAYAT VE ÖLÜM. .EJDERHA ILE SON VE ILK

Rüzgar kırbaç gibi indikce yaraları sızlıyordu, ağzından hırıltılı bir inleme çıkıyordu. Ayaklarını artık sürüyecek bile hali yoktu.
Gözlerine bitmiş ve tükenmişlik nefretle karışıp yuva yapmıştı.
Kan saçlarından yüzüne iniyor. Göğsüne doğru ince ince akıyordu.

Hâlâ nereden geliyor bu gücüm?  Ey koca ejderha bu kanlı kılıcımı saplasam tam yüreğine ve oluk oluk kaninla yıkansam doyar mi, susar mi acılar?
Hala neden savaşıyorum bu sefil kullarınla?  Sensin onları bunca sefil yaratan, kalbinin ortasına saplamadan bu kılıcı anlıyorum ki bu kan durmayacak.
Yürüyorum . Kanıyorum. Yorgunum.
Durduracaksan durma. Yoksa senin kalbini çıkarıp yiyeceğim.  Doyacak o zaman dünya kana. Anlıyor musun? Sen yanlışsin.  Sen kötüsün.  Senin yok olmanla huzur bulacak hayat.
Kılıcından akan kan toprağa akıyor ardında ince bir kan deresi bırakarak ilerliyordu.
Sesi ile inliyordu karanlık vadi.
Duraksamadan girdi inine.
Kılıcını salladı yaşlı ejderhanin yüreğine.
O büyük yaratık şaşkın inanmaz  gözlerle baktı kadına.

Neden? Sesi tok ulvi tapilacak kadar güzeldi.

Çünkü yanlışsin. Ve ben yoruldum, senin kurallarından igrendim. Bitti.

Hatalısın küçük kadın.  Dedi ama pencesini kiprdatmadi bile .

Kılıcını girdiği o büyük yüce koca yürekte burdu kanirtti kadın.

Koca ejderha inledi.
Son darbeyle itti kılıcını daha da ileriye.
Oluk oluk kan akiyordu.
Kadın kan gölünde öylece durmuş ejderhanin gözlerinin ta içine bakıyordu.

Anladım dedi kadın.
Anladım şimdi.
Kanın Kanıma karişınca anladım.
Hatırladım.
Ölümün güzelliği için seni öldürdüm.
Ölümün bakiligi için aldım canını.
Oldun ve bitti azap.
....



KIZIMA MASALLAR / PRENSES VE KILICI

5/12/2013

Soğuk kışlarında rüzgarın dudakları kanattığı bir ülkede doğmuştu küçük kız.
Hepinizin tahmin ettiği gibi o bir prensesti,
Beyaz teninde iri kara gözleri kömür gibi parlıyordu.
Erkek kardeşlerin içinde periler gibi salınacak diye düşünen babasını,
Narin bir hanımefendi olacak diyen annesini utandırmıştı.
Büyüdükçe ondan ne bir hanımefendi ne de salınan bir prenses olmayacağı belli olmuştu.
Belki de 7 çocukları içinde en haylazıydı.

O yazın geç gelip erken gittiği kurak bir ülkede doğmuştu.
Ama ülke verimli toprakları olmasa da madenleri, taş ocakları ile zengindi.
Mutlu çocukluğu 8 yaşına geldiğinde artık kederle tanışıp bitmeye hazırdı.
Her gün yaptığı gibi yataktan fırlamıştı , odasının penceresini coşkuyla açıp ciğerlerine dolu bir hava çekmesiyle öksürmesi bir oldu.
Bu pis ve kötü hava nedir ki diye düşündü?
Hızla giyinip fırladı avluya.
Anlamsızca havayı koklayıp tiksinmiş yüzlerle şaşkın şaşkın birbirlerine bakan insanlarla doluydu dört yanı.

Günlerce sürdü bu ağır ve pis hava, öyle ki artık insanlar alışmıştı bu kokuya ta ki..
Ta ki yer sarsılmaya başlayana kadar.
Çığlıklar, parlayan ışıklar,karanlık gökyüzü!
Tek hatırladığı ejderhanın o ağır nefesiydi!
Çok kısa zamanda ejderha tüm ülkeyi yakıp , insanları bir lokmada yutmuş,evleri bir darbede yıkmıştı.
Küçük prenses son anda babasının onu mahzene fırlatması ile kurtulabilmişti.
Ertesi gün uyandığında çok az insanın sağ kaldığını ailesinin ise yok olduğunu anladı.
Göz yaşları akarken yanağından, çaresiz, umutsuz,yalnız ve terk edilmişlikle eziliyordu küçük kalbi.
O gün bir yemin etti.
Bir daha asla kaybetmeyekti ejderhanın önünde.
Asla bu çaresizliği bir daha tatmayacaktı !
O günden sonra gizliden gizliye kılıç kullanma dersleri almaya başladı ,-evet gizli çünkü o zamanlar kızların kılıç kullanması,savaşması yasakmış, kadınlar sadece evleri çocukları ile ilgilenirlermiş başkada bir şeylere karışmazlarmış-  en yakın arkadaşı ona bildiği tüm numaraları öğretti.
Hani bizim küçük prenseste yetenekliymiş, kısa zamanda öğretmenini bile geçmiş.
Babasından yadigar kılıcıyla gün saymaya başlamış,elbet gün gelecek ejderha ile karşılaşacakmış.

Günler geçmiş mevsimler birbirini kovalamış ama ejderhadan eser yokmuş.
Küçük prenses hızla büyümüş güzel bir genç kız olmuş,
Kılıcı hep elinde hazır ama aynı zamanda da evlenmeye de artık niyetliymiş.
Ülkenin delikanlıları gelmiş gitmiş ama o kimseleri beğenmemiş, beğendiklerine de kavuşamamış unutmaya karar vermiş.
Günler geçtikçe ülkede "evde kaldı bu kız "söylentileri almış yürümüş.
Kederlenmiş, kederli günlerin birinde ülkeye uzak diyarlardan uzun boylu kumral yakışıklı bir gezgin gelmiş.
Gezgin kızı görür görmez aşık olmuş.
Kız bu güzel sesli adamdan hoşlanmış ama karar da veremiyormuş.
En çokta bu gezginin umursamaz havası, tasasız oluşu, şairliği ve bilgeliği onu hem korkutuyor hemde kendisine çekiyormuş.
Gel zaman git zaman bilge gezgin sabırla beklemiş,hep etrafında dolanıp kızı kendisine alıştırmayı bilmiş sonunda da kızın kalbini çalmayı başarmış.
Kız diğer prensesler gibi dört başı mamur bir düğün istememiş, hemen oracıkta bir nikah kıymışlar ve evlenmişler.
Gezgin bilge şair kızı alıp uzak mı uzak bir diyara götürmüş.
Bu ülke yemyeşil dağların arasında kurulmuş yüzü denize doğru olan küçük bir ülkeymiş.
İnsanlar burada sakin ve keyifli bir hayat sürüyorlarmış.
Aslında burası cennetten bir parçaymış sanki..
Ve cennetlerine güzeller güzeli bir kız bebek dünyaya getirerek tamamlamışlar mutluluklarını.
İlk zamanlar keyfince gezmiş, gülmüş,eğlenmiş prenses.
İnsanlar çok candan, hava yumuşak, toprak bereketliymiş.
Ama nedense bir zaman sonra içine bir sızı düşmüş prensesin.
Bir şeyleri unutmanın sıkıntısı ama o unuttuğu şeyin ne olduğunu bilememe?
Kimse onun bu sıkıntısına çare olamamış,
Günlerce,haftalarca buruk bir gülümseme ile dolaşmış etrafta.
Ta ki bir sabah uyandığında genzini yakan o pis havayı soluyana kadar!
Evet unuttuğu kendisini hatırlatmayı başarmış;
EJDERHA!
"Ejderhanın pis nefesini nerede olsa hatırlarım, gelmesi eli kulağındadır, hemen hazırlanıp ona karşı savaşalım" demiş gezgin bilge şair kocasına.
Kocası sakin ve dingin, " korkma aşkım, ben yanındayım, sorun yok" demiş.
Bir türlü onları bekleyen tehlikeyi anlatmak istese de anlatamamış,anlatsa da inandıramamış,inandırsa da harekete geçirememiş.
Sonunda bir gün ejderhanın ayak sesleri ile cennet parçası ülke titremiş.
Prenses kocasına koşup ejderhayı göstererek "bak bak geldi,Allahım ne yapacağız şimdi?" demiş büyük bir korku ile.
Gezgin bilge şair kocası" korkma ben onu azar azar besler açlığını bastırırım, böylece kimselere zarar vermez"demiş.
"Hayır, bırak buralardan kaçalım,benim ülkeme gidelim,benim orada kılıcım var, savaşır onu öldürebilirim" demiş prenses.
"Ah küçüğüm,sen artık eski sen değilsin ki, kılıcı kullanmayı unutmuş,çevikliğini kaybetmişsin,savaşamazsın.Ülkende kimse ardından gelmez,yalnız kalırsın.Bu saatten sonra aklından savaşmayı çıkart artık.Sen eski sen olamazsın,yaşlandın kabul et " demiş kocası.
Yüreği burkulmuş prensesin, oysa o içinde hala o coşkulu enerjiyi hissediyormuş,ama boynunu büküp çöküvermiş koltuğa.
Kocası dediği gibi ejderhayı az az beslemiş ama ejderha her seferinde daha fazlasını istiyormuş.
"Ah biraz daha yiyecek hazırlasan karıcım ,işte o zaman onu yer gider" diye söyleniyormuş adam.
Prenseste " onu öyle doyuramazsın,o doymaz ancak ki kılıcımla onun açlığını bastırabilirim,gel gidelim benim ülkeme" diye yanıt veriyormuş.
Gezgin bilge şair kocası da ona "çok istiyorsan sen git biz kızımla burada seni bekleriz, ama ben gelmem" diye yanıt verir olmuş artık.
Sonunda ejderhaya verecek yemekleri kalmamış.İşin kötüsü ejderhada yediklerinden dolayı iyice güçlenmiş.
Bir gece saldırı gerçekleşmiş;
Ejderha kısa sürede dağda ormanı, denizde balığı,evleri,bahçeleri yakıp yıkmış.
Çok insan ölmüş,pek çok insan evsiz kalmış.

Prensesin evi ikinci defadır yıkılmış, yaşadığı acı eskisinden de büyük olmuş.
Ağlamış,yalnızlığına kahretmiş!
Gezgin bilge şair kocasını ardında bırakıp kızını alıp yollara düşmüş.
Bu yol çetin ve zorlu geçmiş.
Zaten ejderhanın saldırısında çok yara aldığı için zor yürüyormuş, pek çok yeri kanıyor, bazı yerleri yanıktan sızlıyormuş.
Yanında dayanabileceği kimsesi yokmuş, güçlü olmalıymış kızı  için.
Bu yüzden sızlanmadan uzun ve zorlu yolu geçmiş ülkesine varmış.
Ülkesinde herkes onu coşkuyla sevgiyle karşılamışlar.
Kızını ayrı kendisini ayrı sevmişler,koklamışlar.
Dostları hemen yaralarına merhem sürmüş onu iyileştirmek için koşturmuşlar.
Kendisine gelir gelmez toplaşmışlar başına.
"Eskisinden de güçlüsün"
"Eskisinden de güzelsin"
"Eskisinden de cesursun" demişler.
Onlara tüm olanları anlatmış, nasılda kaderini başka birinin eline verdiğini,nasılda yeminini unuttuğunu,nasılda çaresizce tükendiğini.
Hepsi birden;
"Ağlama,sen hala bizim içimizdeki en güçlü insansın, yaşadıkların seni daha da güçlendirecek göreceksin.Unutma içinde bir cevher var, bizden farklı yapan seni, o seni ışığa götürür.Yapman gereken ne ise onu yap!"
İçlerinde en iyisi, en yüce yüreklisi elini uzatmış
"Kalk benim prensesim, kalk,kılıcını al ve savaş.sana güveniyorum" demiş.
Bu ona yıllar önce kılıç kullanmayı öğreten arkadaşıymış.
Kucaklaşıp birbirlerinden güç almışlar.
El ele kılıcın saklı durduğu mahzene inmişler.
Prenses kılıca elini uzatmış, elleri titriyor ve korkudan tutamıyormuş.
"Kılıç kullanmayı unuttum ben, korkuyorum" demiş
"Kılıç kullanmak unutulmaz prensesim, elinize alınca hatırlar,eski çevikliğinizide bir iki antremanla kazanırsınız.Korkmanız normal,cesarette korkudan gelir" demiş dostu.
Prenses günlerce antreman yapmış, düşmüş, kalkmış ama hiç bırakmamış..
Sonunda dostunun yardımı ile kılıcı eskisinden de iyi kullanmaya başlamış.
Hemen ardında sevenleri ile birlikte ejderhayı öldürmek için yola koyulmuş.
İçinde umudu,korkusu,cesareti ile saldırmış.
Ejderha da çetin cevizmiş, zorlu bir savaş olmuş,
Prenses ancak üç darbede yıkabilmiş düşmanını yere.
Önce sol gözüne nişan almış,sonra diğer gözüne en sonda kalbine!
Prenses ve adamları haklı bir gurur ve emniyet hissi ile geri dönmüşler, tüm halk bayram etmiş.
Bir zaman sonra gezgin bilge şair kocası haber salmış prensese
"Artık gel sevdiğim, kılıç kuşandın,ejderhayı öldürdün, gel gel ki benimde gecem gündüz olsun"
"Sevdiğim bilge adam, artık dönemem. Kollarında huzur ve sevgi buldum,kana kana içtim.Teşekkür ederim.
Ancak benim korkularımı hiç anlamadın, yaralarımın derinliğini göremedin. Ejderhayı küçümsedin.Kılıcı belinde prensesten elinde bez, evin yerlerini ovan bir kadın yarattın. Sevdin ama yüceltemedin. Beklediğim desteği vermedin.Artık geri dönemem. Ejderha öldü bilge kocam, ölürken benimde içimdeki güveni aldı götürdü.Artık sana güvenip kaderimi veremem. Kaderim artık benimdir,seninki de senin.Elveda"
Mektup cennet ülkeye gezgin bilge sair kocaya ulaştığında gözyaşları öfke ve acı ile akmış.Kaybı büyükmüş.
İki ülkede iki  insan ayrılıklarına, kayıplarına, olması gerekenle olana ağlamışlar..
Zaman geçmiş prensesin ülkesinde kadınların kılıç sallaması kabul görmüş,desteklenmiş.
Prenses kılıcıyla ülkenin kadınlarına dersler vermiş onları eğitmiş.İlk olarak ta artık büyüyen kızına öğretmiş,

Göktn üç elma düşmüş; biri elinde kılıcı ölmek isteyen anne prensese, ikincisi sakin ülkesinde üzgün yaşayan gezgin bilge şaire,üçüncüsü kılıcıyla dans eden küçük prensese...

KURBAN BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN

10/24/2012

Uzun zamandır bayramlarda bir araya gelemiyorduk.
Bir kaç bayramda annem ve babamla birlikte olduk, hatırlıyorum ama kardeşlerimle 10 yıldır bir araya gelemiyorduk.

Yalnız ve uzakta bayram geçirmek, bayramı bayramlıktan çıkarıyor.
Aile bayramın özelliğini ve güzelliğini pekiştiriyor.
Kızım,eşim ve ben ilk gün ilk saatlerden sonra bayramın bittiğini anlardık.
Ama bu defa farklı bir bayram olacak.
Annem,babam, kız kardeşim,eşi,çocukları ve biz birlikte olacağız.
Tek firemiz abimiz, eşi ve çocukları..
Olsun bu kadarı bile toplamak zor oldu.
Bir daha ki sefere tamamını toplarız.

Büyük bir aile..
Her şeyden önce çocuklarımız ilk defa bayramı bayram tadında keyifle, büyüklerine şımararak geçirecekler.
Ne büyük bir saadet..

Sabah giymek için yeni kıyafetleri odasında güzelce asılmış kızımın.
Tokasından çorabına kadar hazırlamış, belli ki yarının heyecanı sardı..
Lokumlar,şekerler ve çikolatalar alındı.
Baklava ve el açması börek kız kardeşimde yapılıyor.
Ben az sonra bir tatlı bir tuzlu yapacağım, gelecek kıymetli misafirlerimiz için.
Türk kahvesi tazecik alındı,
Kolonya tamam,
Çocuklar için harçlıklar kenarda,
Büyük küçük tüm ev ahalisi, ve dahi evin kendisi temizlendi paklandı.
Yarın sabaha hazır ve nazır tertemiz güne başlayacaklar.

Biz büyüklerimizin ellerini hürmetle, sevgiyle öpeceğiz.
İyi ki varsınız, iyi ki yanımızdasınız, iyi ki bu bayram özlem değil kavuşma var..
Sonra yavrularımızın güzel gözleri tek tek öpülecek, gıdıklarından tek tek öpüp, koklanacaklar.
İyi ki varsınız, iyi ki yanımızdasınız, iyi ki bu bayram birlikteyiz.
Sonra dostlarımızla bayramlaşacağız.
İyi ki varsınız, iyi ki tanışmışız, iyi ki yanımızdasınız..

Dilerim bu bayram hepimiz sevdiklerimizle oluruz.
Dilerim bu bayram hepimize sağlık, mutluluk ve sevgi getirir
Dilerim bu bayram bir evladımızın bile tırnağı  kanamaz, bir anamızın bile içi kararmaz, dostluk ve barış ülkemize egemen olur. !

Büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öperim...

BABA VE KIZI

6/16/2012

Babam bu yıl internet ve Facebookla sonunda tanıştı.
Bu tanışma aslında onun için çok iyi oldu,
Uzun zamandır kullanmadığı kalemi bilendi, dili dillendi..
En güzeli mesafaler uzakta olsa uzağı yakın etti.
Bugün babamın bana yazmış olduğu şiiri okurken yaşadığım duyguları tarif edemem..
İyi ki varsın babacım, iyi ki canından can olmuşum.








ikinci göz agrim zehramdir benim
kız çoçuk sevmeyi ondan ögrendim
masum masum bakarıdı yüzüme
o benim benzerim sert bakışlıdır

güzel gözlü çatık kaşlıdır kızım
ne eyler ne eder yaptırır nazın
aklına yatmayan her hangi sözü
söz diye dinlemez gülümser gecer

tamdoganım ben kızımı bılırım
onda bazen ben kendimi görürüm
cocuk larım için canım veririm
yeterkı kafeste can taşısınlar

EVET AMA BUGÜN BAŞKA OLMALI İDİ???

4/27/2012

Bu gün evlilik yıldönümüm...
9 yıl önce bugün evet dedik birbirimize..
Dönüp bakınca 9 yıl 9 saatten bile az geliyor.

Boynum bükük, sevdiğim yanımda olmayınca küskünüm denize, mavi göğe..
Sabah mesajıyla uyandım,
Öğlen sesiyle..
Ancak yüreğimde bir küslük yuva yapmış göz pınarıma bir damla..

Her an insan aşkla dolmazsa -ki bu aşk yaşamın her şeyine her anına olmalı-  yaşamın ne anlamı vardır ki?
İlla ki zor olacaktır hayat, ancak  kahkaha ve gözyaşı kalbimize akarken yanımızdakidir onu farklı kılan?

Şimdi damardan çalıyor şarkılar ,
Dudaklarım bükük,
Ağlamak bile istemiyorum..
Eşlik bile etmeden nağmelere bile sırtımı döndüm.
Kalbimde atıyor aşk dolu bir ritim...

Oysa bu sabah kapının önünde olacaktı,
Ben sevinçle boynuna sarılacaktım,
Bölmeseydin işlerini, neden bunca yolu geldin? diyecektim.
İçten memnun, mutlu,şımarmış boyunca..
Gözleri gözlerimde gülecektik,
Belki sahilde el ele gezip birer bira içecektik denize karşı..

Ben ona aşkımı belki çikolatalı bir pasta ile anlatacaktım..
Ne denli düşündüm bilemezsin diyecektim,nasıl yapsam,tadı nasıl aşkımı anlatsa diye?

Akşam birer kadeh kırmızı şarap, yanında şarkılar kadeh çınlarken kulağına
"Aşk olsun" diyecektim,
"Nur olsun" derken gözlerim gülecekti..

Ancak şimdi,mutfakta  yemek kokuları içindeyim.
Süt kaynadı, bezelye pişti, balık çözülüyor,salata malzemeleri sirkeli sudan geçti,
Elmalı tartın içi hazır hamuru az sonra..

Üzgünüm sevgilim kaçırdıklarına yanacaksın,
Geldiğinde yaparım da demiyorum!
Çünkü bugün aşk ta nur da olmadı....