Artık sütü ble ithal eden bir ülke oluyoruz. Kutlarım sevgili devlet büyüklerimi, bereketli toprakalrı ancak böyle bereketsizi şe yaramaz hale getirebilirlerdi.
İçinde ne oldu belli olmayan, denetimsiz, yada sözde denetimli bu sütleri protesto ediyorum.
Almayacağım, çocuğuma içirmeyeceğim !
15.10.2010, Dünya
Ali Ekber YILDIRIM / TARIM DÜNYASINDAN
Birkaç gündür okurlar soruyor; "Ali bey, süt ithal edilecekmiş doğru
mu?"
'Doğru' yanıtını alınca tepkileri çok farklı oluyor.
Soruyu soran çiğ süt üreticisi ise; "desenize battık, hepten yok
olduk" diyor.
Süt hayvancılığına yeni yatırım yapmış veya yapmayı düşünen
girişimciyse; "o zaman bize niye sıfır faizli kredi verip yatırım
yaptırıyorlar" diye söyleniyor.
Bazı okurlar ise öfkesini bizden çıkarıyor. Sanki ithalat kararını biz
vermişiz gibi, kızgın ifadelerle ağzına geleni söyleyip telefonu
kapatıyor.
Hiç kimse çiğ süt ithal edileceğine inanmak istemiyor.
Fakat ortada da ithalatı öngören Bakanlar Kurulu Kararı var.
Resmi Gazete'nin 6 Ekim 2010 tarihli sayısında yayınlanan "Bazı Tarım
Ürünleri İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanması Hakkında Karar"a
göre, 31 Aralık 2010'a kadar 2 bin 500 ton süt ve krema, 2 bin ton
tereyağı gümrüksüz ithal edilmesi öngörülüyor. Aynı kararla 9 bin ton
soya yağı, 9 bin ton ayçiçeği tohumu, aspir veya pamuk tohumu yağları,
ve daha bir çok bitkisel yağın sıfır gümrükle ithalatına da izin
veriliyor.
Bu ürünler yıllardır büyük oranda ithal edildiği için kimseyi
şaşırtmıyor.
Dikkat çekici ve ibret verici olan süt ithalatına izin verilmesidir.
Bildiğimiz kadarıyla Türkiye ilk kez süt ithalatına izin veriyor.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Koruma Kontrol Genel Müdürü Muzaffer
Aydemir, HaberTürk Gazetesi'ne yaptığı açıklamada," Açılan ithalat
kotası süt ve karşılığı süt tozu içindir. Bu konuyla ilgili bilgiye
sahip olan Dış Ticaret Müsteşarlığı'dır. Ama gelecek olan sütün
sağlığı ile ilgili kimsenin şüphesi olmasın. Biz örneklerini alıp
gereğini yaparız."
Koruma Kontrol Genel Müdürü Muzaffer Aydemir, ithalatın yapılacağını
doğruluyor. Hatta ithal edilecek sütün sağlığı konusunda şüphe
duyulmamasını çünkü kendilerinin gerekli denetimleri yapacaklarını
söylüyor.
Yakın zamanda bakanlığın nasıl denetim yaptığını herkes gördü. 2009
denetimleri açıklanırken önce bebek mamalarında ağır metal kurşun
tespit edildiği açıklandı. Sonra yanlış bir anlama olduğu bebek
mamalarında ağır metal olmadığı duyuruldu. Denetim konusunda
bakanlığın güvenilirliği ne yazık ki zayıf.
İthalata gelince, denilebilir ki, yılda 11-12 milyon ton çiğ süt
üreten Türkiye'ye 2 bin 500 ton süt ithal edilse ne olur, edilmese ne
olur?
Unutulmamalı ki, ithalatla ilgili kararlar hep böyle küçük ve sembolik
miktarlar ile başlar. Deyim yerindeyse önce küçücük bir delik açılır.
Sonra delik büyütülür ve kapılar sonuna kadar açılır.
Canlı hayvan ithalatı da böyle başlamadı mı?
İlk ihale sadece 4 bin 25 tonluk canlı hayvan ithalatını kapsıyordu.
Sonra peş peşe ihaleler yapıldı. Et ve Balık Kurumu sıfır gümrükle
ithalata başladı. Sonra ithalat ihalesi 50 bin tona kadar çıktı.
Bakanlar Kurulu, 100 bin ton canlı hayvan ithalatının sıfır gümrükle
yapılması yönünde karar aldı. Toplamda ithalat izni kısa zamanda 120
bin tonu aştı. Daha da devam ediyor.
Yetmedi, besilik hayvan ithalatına kapı açıldı. O da yetmedi, özel
sektöre ithalat yetkisi verildi. Gümrük vergisi canlı hayvan
ithalatında önce yüzde 135'ten yüzde 40'a sonra yüzde 30'a düşürüldü.
Bu da yetmedi yıllar sonra karkas et ithalatına izin verildi. Özel
sektörün ithalat yapması için gümrük vergileri düşürüldü. Yaklaşan
kurban bayramı öncesinde kurbanlıkların da ithal edilmesine karar
verildi.
Önemsizmiş gibi görünen 4 bin 25 tonluk ithalatla açılan kapı sonuna
kadar açılmış oldu.
Bütün bu kararlar alınırken bu işin sonunun çiğ süt ithalatına
varacağını defalarca yazdık, televizyon programlarında dile getirdik.
Kimse inanmadı. İnanmak istemedi. Fakat sonunda korkulan oldu ve 2 bin
500 ton sütün ithalatına izin çıktı. Bunun devamı mutlaka gelecektir.
Damızlık inek, kasaplık sığır, besi hayvanı, kuzu, koyun, kurbanlık
büyük ve küçükbaş hayvan, karkas et ve en nihayetinde çiğ süt ve
tereyağı ithal ediliyorsa, hükümetin hayvancılık politikası resmen
iflas etmiştir. Bunun birinci derecede sorumlusu bu politikanın
yürütücüsü olan Hükümet ve Tarım ve Köyişleri Bakanı ve
bürokratlarıdır. Atılan her adım, verilen her kuruş destek ithalata
gidiyor. Bu tabloyu değerlendirenler haklı olarak soruyor, Tarım
Bakanı istifa etmek için daha neyi bekliyor?
Çiğ süt konusunda sorun sadece ithalat kararının alınması değil. En az
ithalat kadar tehlikeli bir süreç yaşanıyor. Son dönemde yem fiyatının
yüzde 15-20 oranında artması ile yem ile süt fiyatı başa baş noktaya
geldi. Üretici bir litre süt satarak ancak bir kilo yem alabiliyor.
Böyle dönemlerde üretici süt hayvanını kesime götürüyor. 2007-2008'de
de böyle olmuştu. Yaklaşık 1 milyon süt hayvanı kesime gitti. Bugün
yaşanan krizin temelinde o dönemde süt hayvanlarının kesime
gitmesidir. Önlem alınmazsa bir kez daha süt hayvanları kesime
gidecek. Et üretimi geçici bir dönem artacak. İthalatla düşürülemeyen
et fiyatı belli bir süre düşecek. Fakat, daha sonra bugünden daha
büyük bir et krizi yaşanır. İthal ete muhtaç olan Türkiye, ithal süte
de muhtaç olur.
Yem firmalarının yöneticileri, hammaddeleri büyük oranda ithal
ettiklerini fiyat artışının bundan kaynaklandığını söylüyor. Fakat,
ithalat yapmayan yem üreticileri de yaşanan kriz ortamından
yararlanarak fiyat yükseltiyor.
Özetle, süt üreticisi korku ve endişe içinde. Çiğ süt ithalatına izin
verilmesi ve yem fiyatındaki artış üretimi ve üreticiyi tehdit ediyor.
Türkiye yeni ve daha büyük bir et krizine sürükleniyor.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder