Rüzgar kırbaç gibi indikce yaraları sızlıyordu, ağzından hırıltılı bir inleme çıkıyordu. Ayaklarını artık sürüyecek bile hali yoktu.
Gözlerine bitmiş ve tükenmişlik nefretle karışıp yuva yapmıştı.
Kan saçlarından yüzüne iniyor. Göğsüne doğru ince ince akıyordu.
Hâlâ nereden geliyor bu gücüm? Ey koca ejderha bu kanlı kılıcımı saplasam tam yüreğine ve oluk oluk kaninla yıkansam doyar mi, susar mi acılar?
Hala neden savaşıyorum bu sefil kullarınla? Sensin onları bunca sefil yaratan, kalbinin ortasına saplamadan bu kılıcı anlıyorum ki bu kan durmayacak.
Yürüyorum . Kanıyorum. Yorgunum.
Durduracaksan durma. Yoksa senin kalbini çıkarıp yiyeceğim. Doyacak o zaman dünya kana. Anlıyor musun? Sen yanlışsin. Sen kötüsün. Senin yok olmanla huzur bulacak hayat.
Kılıcından akan kan toprağa akıyor ardında ince bir kan deresi bırakarak ilerliyordu.
Sesi ile inliyordu karanlık vadi.
Duraksamadan girdi inine.
Kılıcını salladı yaşlı ejderhanin yüreğine.
O büyük yaratık şaşkın inanmaz gözlerle baktı kadına.
Neden? Sesi tok ulvi tapilacak kadar güzeldi.
Çünkü yanlışsin. Ve ben yoruldum, senin kurallarından igrendim. Bitti.
Hatalısın küçük kadın. Dedi ama pencesini kiprdatmadi bile .
Kılıcını girdiği o büyük yüce koca yürekte burdu kanirtti kadın.
Koca ejderha inledi.
Son darbeyle itti kılıcını daha da ileriye.
Oluk oluk kan akiyordu.
Kadın kan gölünde öylece durmuş ejderhanin gözlerinin ta içine bakıyordu.
Anladım dedi kadın.
Anladım şimdi.
Kanın Kanıma karişınca anladım.
Hatırladım.
Ölümün güzelliği için seni öldürdüm.
Ölümün bakiligi için aldım canını.
Oldun ve bitti azap.
....
Related Posts:
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder